uçurumun vakti ...



________________________________ hayat
uyur musun göğsümün temiz çarşaf kokusunda, biraz”

hangi suskunluğum var ki içinde çığlığım duyulmayan
hangi cümlem var içinde kırgınlığım okunmayan
aceleyle geç bu satırlardan
aceleyle geç
uçurumun vakti gelmedi daha senin için

kalp ne giyse yakışırdı muhakkak
denizleri
bulutları
uzakları
ama en sevdiği geceleriydi elbet
oysa en hicranlısından bir yas çeşitiydi özlemek
en hicranlısından bir yas nöbeti
bekliyorken
hiç gelmeyecek birisini


hangi bakışım var ki içinizde sekmeyen kurşun
hangi gülüşüm kaldı sesinize çocukluk sevinciyle koşsun
hangi hayalimdi deviren gerçeklerinizi
ah ! durun
durun kapatmayın hemen şiirin sesini
sıradaki mutsuzluk
yalnızlığın bile yanlış durağında inip
kendine kadar yürüyenler için gelsin mi ?

hepimiz unuturuz bazen bir şeyleri
yaşamayı
yarınları
sevmeleri
hatta rengi olurken gün gün gözlerimizde kuruyan suların izi
anlamını bulmuş hayatlar gibi birimizin elleri
unutmaz silermiş usul
unutmaz silermiş ah !
bir fotağrafta hiç yaşlanmasın diye bir yüzü


hangi duruşum var alıp başını gitmeleri istemeyen
hangi kusurum yağmurdan kalan şarkıları söyletmeyen
hangi acınızaymış dil bilmezliğim
varmısınız gelin hep beraber dilekçe verelim
“bu gün çok hüzünlüyüm git başımdan dünya
ya hüzünler kalplerden hızlıca
yada kalpler hüzünlerden bir an evvel
yahut ruhlar bedenlerden tek celsede
azad edilsin
önemle rica ederim
saygılarımla”

içimiz yarım bir sözün sessizliğidir şimdi
yine de diyebiliriz, seni seviyorum sözümün olan yarısı
şimdi tek isyanı yanaklarımıza taşmak olan nehir
çekinme ağlayabiliriz
ağlamak hala yürürlükte ve yasal
şimdi içimizde şarkılar
yolculuklar
içli geçmiş zamanlar
ama neyseki hala yetişmedi hızla büyüyen yasaklar !
çok şükür hala yetişmedi
yaşayamasakta gönlümüzce
gömülebiliriz !
gömülebiliriz serbestçe
çünkü hala bizimdir
çünkü hala bizim
bizim
şiirler
aşklar
ve mezarlar
____ ^^


_________________

çok uzun zamandır gerek burada gerek eski bloğumda
karaladığım şiirlerin altına kendimi eğlendiren
hatta tamamen kendi ruhuma hizmet eden
hani iç seslerimden biri ya da bir kaçıyla lafladığım,
saçmaladığım, eğlendiğim yani bir tür kendimi eylediğim
düz yazı yahut uzun kısa diyalogları alıntılarım gene kendi içimden
ve onca zaman inatla tek bir satır dahi siyaset yahut memleket gündeminden
iz sokmamaya da özenle gayret ederim,, ki ettim de
ve bu güne kadar bunu başardım
çünkü ben sevmiyorum bağırtıyı gürültüyü kavgayı
oysa bildim bileli memelekette siyaset hep böyleydi sanırım o yüzden hazzetmeyişim
ve her halime yansıtmak istemeyişim
daha ağır cümlerde kurarım bu mevzuya dair ama buna bile gerek duymuyorum
fakat neredeyse biraz evvel ,,evet evet neredeyse : ) buraya dalıp,
arkadaşlar demokrasiyi hepimiz bi parça kıyısından köşesinden de olsa duymuş
bi haliyle tanımlayabiliyor en azından ne olduğundan kısmen de olsa haberdar sayılırız değil mi
ve sonuçta tanımlarımız ne kadar farklı olabilir ki
bu olay, çoğunluğun azınlığı baskıladığı
onu kendi değer yargılarıyla kendince sınırlara hapsedip
yaşayacağı şeyleri dayattığı, zorunlu bıraktığı
buna hakkı olduğunu sandığı, kuşattığı bi yöntemin yönetimin şekli değildir, yanılıyor muyum ?
ve devlet değil azınlığın, tek bir bireyin bile
kişi başkalarının özgürlüğünü tehdit etmedikçe
onun kendi özgürlüğünü dilediğince yaşamasını sağlamakla yükümlü teminatı
güvencesi olan bir araç
siyasetse insanları bölüp parçalayan ayrıştıran ötekileştiren bir tutumdan ziyade
birleştiren ve ayrımsız herkese daha mutlu
daha güvende ve daha onurlu bir hayat yaşamalarında yardımcı olmayı görev edinmiş
bunu hedefleyen bir kurum kuruluş yapılanma bi bişi değil midir ?
nerede yanılıyorum ben anlayamadım ki
eğer bu dediklerime yakın bişeyse herşey, e peki neden bizim ülkemizde bu böyle olmamaktadır
ve bu olmayan şeyler için acaba bizim kendi sorumluluklarımızı yahut sorumsuzluklarımızı
artık sorgulama zamanı gelip de geçmemekte midir ?
gücünü vicdandan ve iyilikten almayan tavır hal kuvvet yalnızca bir kabalıktan ibaret değil midir
diye dalacaktım evet evet yapacaktim neredeyse bunu : ) sonra artik kimbilir neler neler : )
ama neyseki bir kere daha tutmayi başardım kendimi : )
tutarım da zaten hep ama hani sonra çikipta biri
hafız neden durup durup
ah imkanım olsa aninda norveçe giderim olmadı brezilye yahut kore : ) diye
söyleniyosun ki ikide bir hiç anlamiyorum
hem çok soğuk oğlum oralar donar ölürüz üç aya kalmaz kesin, demesin akıllar vermesin: )
imkanım olsa anında giderim evet ee çünkü
bu ülkede yaşamak sahiden bazen insanın sinirlerinin
kalbinin vicdanının hatta mutsuzluklarının sınırlarını zorluyo haddinden fazla
ve içinde, içindeki halka ve gidişata dair tüm iyimserlikleri tel tel döküyo mevsim ayırt etmeden
burada olup verem olucağıma uzakta olurum ama bari az huzurlu yaşarım diyosun evet
tamam kabul ediyorum norveçte kilometre kareye topu topu sekiz kişinin düşmesi ve bunlarin yedisinin hatun oluyomuş olmasi da bi etken : ) inkar etmiyorum evet : )
ama öncelik üstteki sebep yeminle
/bu arada bu kilometre kare ve hatun oranı kulaktan dolma bi bilgi : ) yanlişsa düzeltin lütfen
kaçış hayalimi ülke olarak güncelleyeyim : )bari bi hayali dopru kurmayi becerebilsem ya ben be : )/
neyse uzatmak istemiyorum son olarak
ben ki, bildiğin şekilci, dış güzellikten etkilenen : ) hatta sorana yadırgayana
ne yani ilkin bakıpta
ahah şu an ruhunun aurasının renk kombinasyonundaki o muhteşem uyumdan çok etkilendim
tek bakişta kalbinin güzelliklerini gördüm, oskarlık davranışlarının hastası oldum, hadi beni sev
diyecek değilim ya : )
ilkin dış güzellik çekiyo işte ne yani yalan mı söyliiim kıvırayim mı bunu mu istiyonuz : )
hem düz adamlara da ihtiyacı var belki dünyanin : )
diyen söyleyen bunu gizlemeyen biriydim ki hala da öyleyim zaten : )
ama lakin şu alttaki resim
/ki sadece ağaçlar kesilmesin diye gayret eden bir gurup insanın protestosuydu
sadece ağaçlar kesilmesin istiyolardı hepsi bu/
evet işte bu fotoğraf ve bu fotoğraf karesindeki kırmızılı kadın, onun maruz kaldığı tavır
nasıl ki ilk bakışta iç burkucu
nasıl yaralayıcı ve hani hissedilen mevcut çaresizliği çığ gibi büyütense
aynı zamanda fotoğraftaki kadının duruşu
çoğumuz gibi güce tapmayışı ve bir yanlışın, bir yanlışlığın
haksızlığın karşısında olanca sakinliği ve zerafetiyle hala dimdik hali
nasıl cesur ve güzelliğiyle ne kadar göz alıcı değil mi ?
ah elbet bekliyor yada hayalleniyor değilim bizler kadar unutkan umursamaz
ve günü kurtarancıların ve güçlüden yana sokulmak alışkanlıklarının
ve herşeye hep suskunların tavırlarında, hayatlarında derin bir değişim dönüşüm başlatsın
sanmıyorum tabiki de o kadar hayalperest değilim hiç.
sadece burada dursun ve bana hatırlatsın istedim
güzelliğin zarefetin ve etkileyiciliğin her zaman dış görünüşte kilitlenmediğini
dedim ve kaçtım : ) güzel gün dileklerimle ...




4 yorum:

devinim dedi ki...

of of
oldum olası siyasetten nefret etmişimdir ki nefret bana hep uzaktı şimdi tiksiniyorum
rezilliği gördükçe
diyecek hiç birşey bulamıyorum , koca tv de tek bir kanalın (yabancı basını demiyorum tabiki)olanları yayınlıyor olması pes yani...
...

şafak dedi ki...

: )
ağaçların, çiçeklerin, derelerin,
doğanın
doğadaki herşeyin bir ruhu vardır
sesi, fısıltısı, şarkıları, korkuları
ve işte bazen bir kaç ağaç fısıldar
"ben köklerimden zorla kopartılıp söküldüğümde
seninde bir şeylerin kopacak unutma" diye
ki çoğu zaman duymayız yaşamak gayesi, umutsuzluklarımız, bir şeyin değişmeyeceğine dair yılgınlıklarımız ve öğrenmişliklerimiz yüzünden
ama bazen de duyar ve bir kaç ağacın yaşama hakkı da dahil
tüm yaşatılan haksızlıklara karşı
o ağaçlarla el ele tutuşur haykırırız
bu hayat bizim ! üzerinde her hakka sahip olduğunuzu sandığınız bu hayat bizim !
ve gözlerimizin içine baka baka bize yaşattıklarınıza razı değiliz ! hepsi bu : ) ve tabiki de diren, diren gezi parkı !
medyaya gelince,,halka yahut onun bir kısmına inatla sırtını dönenler görmezden gelenler
bir haklı çığlığa başlarını başka tarafa çevirenler
aynı tavra maruz kalır, kalmalıdır
hiçte zor değil : )
ve elbet güzel olsun gün : )

~♡ηυяѕαℓкιмι™ dedi ki...

"oysa en hicranlısından bir yas çeşitiydi özlemek
en hicranlısından bir yas nöbeti
bekliyorken
hiç gelmeyecek birisini"

güzeldi biraz da can yakıcı..

şafak dedi ki...

: )
tamam hadi yazılarda şiirlerde azıcık olsun ona çok ses etmem ama
onun dışında güzel olan bişi can yakıcı olmasın : )